ALACAHÖYÜK
- Ömer ŞANAL
- 24 Mar 2016
- 5 dakikada okunur
Çorum’un 45 km güneyinde bulunan Alacahöyük, Alaca ilçesinin 17 km kuzeybatısında bulunmakta olup Alacahöyük Köyü içerisinde yer almaktadır. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır.

1835 yılında W.C. Hamilton, o dönemde İmat / Höyüğü olarak bilinen Alacahöyük’ü dünyaya tanıttıktan 72 yıl sonra 1907’de Theodore Makridi Bey tarafından ilk bilimsel kazı çalışmasına başlanmıştır. 1907 yılına kadar ki 72 yıllık dönemde ise 1861, 1881 ve 1893 yıllarında sfenksli kapı ile ilgilenen bazı bilim adamları ufak çapta kazılar yapmışlar ve bu bilim dünyasına yapmış oldukları bu tanıtımlar sonrasında birçok bilim adamının da burası ile ilgilenmelerine neden olmuşlardır. G. Perrot 1861 yılında yaptığı çalışmada dört köşe kulenin planını ve orthostatlardan birini gün yüzüne çıkarmış ve kabartmaların Hitit’lilere ait olduğunu ilk olarak ileri süren kişi olmuştur. 1881’de W. Ramsey yapmış olduğu çalışmada bazı kabartmaları, 1893 yılında da E. Chantre, sfenksleri arasındaki dört köşe dehlizi ve arkasındaki ikinci kapı ile kapının sövelerini ortaya çıkarmışlardır. 1907 yılında Makridi Bey sfenksli kapıda yaklaşık 15 gün süren bir çalışma yapmış, bu çalışma sonucunda kapı önünde birkaç yeni orthostat daha bulmuştur. Höyüğün birkaç yerinde sondaj çalışması yaptıktan sonra, höyüğün kuzey eteğindeki poterni (girişi) görerek bunu Boğazköy'deki poternle karşılaştırmıştır.1907’deki kazının ardından R.C. Thompson 1910’da burada bulduğu bir baltayı yayınladıktan sonra H.H. Von der Osten 1926’da bu bilimsel tanıtımın kapsamını genişletmiştir.

1931 yılında Türk Tarih Kurumu'nu kuran Atatürk, Ankara'da Ahlatlıbel kazısını yaptırdıktan sonra, hiç görmediği ancak, kitaplardan tanıdığı Alaca Höyük'te kazı yapılmasını istemişti. O dönemde devletin bütçesini de dikkate alan Atatürk ilk kazı mevsiminde kendi cebinden 3000 lirayı Afet İnan'a vererek, kazı giderlerinin karşılanmasını sağlamıştır. Höyük'te gerçek anlamda ilk sistemli kazılar, Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından başlatılmıştır. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık ve Mahmut Akok gerçekleştirdiği ilk kazı çalışmaları 1983 yılına kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten itibaren ara verilen kazılara 1997 yılında Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu tarafından tekrar başlanmıştır. Yapılan araştırma ve kazılar sonucunda Alacahöyük'ün Kalkolitik Çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak iskâna sahne olan höyükte 4 kültür katı tespit edilmiştir. Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Frig dönemlerini kapsayan bu katlar kendi aralarında 15 ayrı mimari tabakaya ayrılmaktadır. 1935 yılında Eski Tunç Çağına tarihlenen üç krali mezara ilave olarak, 1936 yılında 3 krali mezar daha bulunmuştur. Ayrıca, 2. Kültür katı diye tanımladıkları Hitit Dönemine ait bol miktarda eser ele geçmiştir. 1937-1939 yılları arasında yapılan kazılarda ise, daha önce bulunan 6 kral mezarına, 7 kral mezarı daha eklenmiştir. Böylece bulunan Eski Tunç Çağı Kral mezarlarının sayısı 13'e yükselmiştir. Buna paralel olarak Alaca Höyük'teki kalıcı mimari eserlerden sfenksli kapı ve sfenksli kapı kule kabartmalarından sonra, mabet-saray diye anılan anıtsal bina, gün ışığına çıkartılmıştır.

Höyük'te Kalkolitik Dönemde gerçekleştirilen ilk iskân kuzey kısımları tepeciklerle korunan ve su seviyesinden yüksek bir konumda güneye bakan bir alan seçilerek gerçekleştirilmiş olup, bu yerleşme küçük bir köy durumundan ileriye gidememiştir. Bu dönemde mimari, taş temel ve kerpiçle örülen duvara dayanıyordu; çatı saz ve kamışla örtülerek, üzeri düz dam toprakla sıkıştırılıyordu. Mezopotamya'daki Ur Kral mezarlarının çağdaşı olan Alaca Höyük Eski Tunç Çağ prens ve prenses mezarlarında açığa çıkartılan standartlar, güneş kursları, sisturumlar, altın, gümüş ve tunç kap kacaklar, takılar ve mobilya aksamları, bilim âlemi ve aydın kesimce çok iyi tanınmaktadır. Bunlar arasından özellikle standartlar/güneş kursları yanlış bir algılama ile "Hitit güneş kursları" olarak yaygın bir şekilde anılmaktadır. Hâlbuki bu eserler, Hititlerin Anadolu'ya gelişlerinden yaklaşık 300-350 yıl öncesine, Eski Tunç Dönemine, bir başka deyişle Hatti Çağına aittir. Büyük olasılıkla, Alaca Höyük krali mezarları, Alaca Höyüklü Hatti prens ve prenseslerine ait olmalıdır.

Kalkolitik Dönemi takip eden ve 4 yapı katı ile temsil edilen Eski Tunç Çağı Alacahöyük'te 13 kral mezarı ile önem kazanmıştır. 5. ve 7. kata ait olduğu ileri sürülen mezarlar şehrin özel bir alanında yer almaktadır. Bunlar biçimleri bakımından Anadolu'nun ve hatta Önasya'nın eşsiz mezar örnekleri olarak nitelenebilir. Mezarlar yetişkin erkek ve kadınlara aittir. Bu mezarlara çocuk ve bebek gömülmemiştir. Ayrıca bu mezarlarda birden fazla gömüye de rastlanmamıştır. Orta Anadolu'daki diğer mezar tiplerinin aksine Alacahöyük'te hem mezarların hem de ölülerin istikametinde bir birlik vardır. Ölü hediyeleri Eski Tunç Çağında Ege ve Önasya'da bilinenlerin en zengini ve çeşitlisidir. Bunların arasında bugüne kadar benzerlerine diğer kültür bölgelerinde rastlanmayan güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, süs eşyaları, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak, taş, altın, gümüş, tunç, bakır ve elektrondan yapılmış eserler de vardır. Eski Tunç Çağında Alacahöyük'ün mimari sistemi, Anadolu'nun özgün yapı tekniğine dayanmaktadır; bu tekniğe göre yapılan taş temelli, kerpiç duvarlı, düz tavanlı, sıvalı taban ve toprak çatılıdır.

Alaca Höyüğü günümüzde gezenler, öncelikle iki anıtsal yarı heykel yarı kabartmasının sfenksin süslediği kapının iki yan duvarlarında soldakinde yer alan baş tanrıyı temsil eden boğa, önünde eğri kılıcı ile kral ve arkasında kraliçeyi takip eden dini törene katılanlar yer almıştır. Sağ tarafta ise tahtında oturan tanrıçaya doğru ilerleyenlerin betimlendiği kabartmalar vardır. Bu görkemli kapı ile "Mabet-Saray" diye anılan ve üstü açık taş döşeli bir avlunun iki yanında yer alan odaların bulunduğu yapı gezilir. Taş döşeli avlunun solunda ve aşağıda Eski Tunç Çağına ait prens ve prenses mezarları görülebilir. Bu mezarlar Hitit Öncesi Dönemi, Hatti Beylerine ait olup, sözde "Hitit Güneş Kursu" ve standartlarının açığa çıkartıldığı mezarlardır. Höyüğün batı yanında, "Potern” diye bilinen "Gizli Geçit" ten geçilerek, Hitit'lerin savaş zamanındaki heyecanı yaşanabilir.

Eski dönem kazılarının ören yerindeki en görkemli kalıcı eserlerinden birisi, işlevi açısından henüz tam karara varılamayan ve üzerinde tartışmalar, devam eden "Mabet-saray" binasıdır. Mabet-saray binası, bütünüyle, höyüğün Hitit Çağı'ndaki topografyasına uyarak, güneyden kuzeye doğru, kademeler oluşturacak şekilde inşa edilmiştir. Bu nedenle, yapının orta avlusu da kuzeyden güneye doğru meyillidir. Mabet-sarayın orta avlu çevresinde yer alan odalar ya da magazinler arasında da, Hitit mimarisinin özelliği olan asimetri vardır.
Alacahöyük'ün şu an görülebilir kısmını oluşturan Hitit tabakaları üç yapı katından oluşmaktadır. Bu dönemde, 250 m. çapında daireye yakın şekildeki höyüğün kenarında bir savunma sistemi oluşturulmuş olup, savunma sistemi üzerinde şehre girişi sağlayan iki ana kapının varlığı tespit edilmiştir. Bunlardan biri güneydoğudaki sfenksli kapı, diğeri höyüğün batısındaki kapıdır. Höyük'te olası şehrin dinsel kapısını oluşturan güneydoğudaki sfenksli kapıda, iki sfenks yer almaktadır. İki metreden yüksek olan ve monolit taş lentoları üzerine yontulmuş olan sfenks protomlarında başlar dikkati çekmektedir. Dışarı taşkın şişkin gövdeli sfenksler ayrık ve kısa bacaklar üzerinde durmaktadır. Doğu tarafındaki sfenksin iç yüzünde pençelerinde tavşan taşıyan çift başlı kartal bulunmaktadır.

Sfenksli kapının doğu ve batısında yer alan kulelerin altında bulunan kabartmalar alçak kabartma tekniğiyle işlenmiş, ayrıntılar plastik olarak verilmiştir. Batı kulesi orthostatlarının hemen hemen hepsi tüm bir friz olarak izlenir. Bu kısımda altta kült-libasyon konularının ve üst sırada ise av sahnelerinin betimlendiği görülmektedir. Fırtına tanrısı onuruna kutlanan ve Hitit dini metinlerinden de bilinen bayram törenlerinde başrahip ve rahibesi olan kral ve kraliçe burada boğa karşısında dua pozisyonunda gösterilmiş, bunu izleyen kabartmalarda ise törenin diğer bölümleri betimlenmiştir. Doğu kulesindeki kabartmalarda oturan tanrıça önünde dua eden şahıslar yer almaktadır; bunlar kült törenlerinin devam ettiğini göstermektedirler.
Sfenksli kapıdan içeri girip, giriş kompleksini geçtikten sonra sağ tarafta "Mabet-Saray" olarak adlandırılan büyük bir Hitit yapısının temelleri görülmektedir. Bu yapı, çeşitli depo odaları ve diğer komplekslerden oluşmaktadır.
コメント