top of page

MİMAR KRİKOR AMİRA BALYAN VE NUSRETİYE CAMİİ

  • Ömer ŞANAL
  • 18 Ara 2015
  • 3 dakikada okunur

Balyan ailesi, Osmanlı Devleti tarafından 18. ve 19. yüzyıllarda yaptırılan birçok önemli esere hassa mimarı olarak imzasını atan Ermeni asıllı Kayseri kökenli bir mimarlar ailesidir.

Mimar Krikor Amira Balyan (1764 – 1831), Saray mimarı Meremetçi Bali Kalfa’nın oğlu ve bir diğer ünlü mimar Sarkis Balyan’ın da dedesidir. Balyan ismi babaları Bali Kalfa’dan gelmektedir. 1790’da Saray mimarı Minas Kalfa’nın kızı Soğome ile evlenmiş ve doğan 6 çocuğundan biri olan Garabet Balyan da hassa mimarı olmuştur. Krikor Balyan, İstanbul Üsküdar’da Bülbülderesi’nin üstündeki ilk tepede yaşar, bülbül kuşuna meraklı olduğu için de evine yakın bir bölgede bülbül yetiştirir ve yaşlandığında da buraya gidip yetiştirdiği bülbüllerin sesini dinlermiş. Semtin bu sebeple Bülbülderesi olarak anılmasını sağlamıştır. Krikor Balyan ayrıca Pazar günleri yanında çalışan işçi ve ustaları kendi sofrasında toplar ve onlarla muhabbet edermiş. Yoksullara, yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım eder ve Ermeniler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye çalışırmış.

Sultan II.Mahmud’un şahsi dostu olan Krikor Balyan Hassa mimarlık vazifesine kendisinin hükümdarlığında da devam eder ve 1809 yılında ise Sultan II.Mahmud tarafından vergi muafiyeti ve çeşitli imtiyazların sahibi olur. Aynı yıl Krikor Amira Balyan birkaç mimar ve kalfalarla birlikte Beşiktaş Sarayı’nın onarımında görevlendirilir. 1825 yılında ise yardımcısı resimcibaşı Mıgırdıç Kalfa Çarkyan ile birlikte Selimiye Kışlası’nın kagir olarak tadilatına başlar. Krikor Amira Balyan’ın en verimli dönemi III.Selim zamanına rastlamaktadır. Bu dönemde 6 saray, 6 kışla, 4 kasır, 2 kilise, 2 büyük bent, 2 idare yapısı ve 1 cami yapımına imzasını atmıştır. Günümüzde ise bu eserlerden cami, kilise, bentler ve sivil yapılarından sadece Aynalıkavak Kasrı ayakta kalmayı başarmışken, diğer tüm yapılar ya yıkılmış ya da yakılmıştır.

Krikor Amira Balyan 1831 yılında Üsküdar’da vefat eder ve cenazesi Bağlarbaşı Ermeni Mezarlığına gömülür.

Ermeni bir mimar olan Krikor Amira Balyan’nın dönemindeki tek İslami eseri Nusretiye Camii’dir. 19. yüzyıl’da inşa edilen Nusretiye Camii İstanbul’un Tophane semtinde bulunması sebebiyle halk arasında “Tophane Camii” olarak da anılmaktadır. Camii’nin bulunduğu bölgede daha önce Sultan III.Selim tarafından ahşap olarak yaptırılan Arabacılar Kışlası Camii bulunmaktaydı. Şubat 1823’teki Firuzağa yangınında yanıp küle dönen caminin yerine II.Mahmud tarafından yaptırılan, yapımına Haziran 1823’te başlanan ve tarihi İstanbul’un sınırları dışındaki en büyük camilerden biri olan Nusretiye Camii 1826 yılında ibadete açılmıştır.

Camii’nin bir özelliği, o dönemde Sultan II.Mahmud’un yeni bir askeri teşkilat kurduğu bir dönemde olması sebebiyle çevresi vakıf binalarıyla değil, top dökümhanesinin önüne çeşitli askeri yapılarla çevrilmesidir. Etrafındaki Tophane-i Amire ve Tophane Kışlası ile bir bütünlük göstermektedir.

İnşaatı üç yıl süren Camii’nin açılışını 8 Nisan 1926’da Sultan II.Mahmud saltanat kayığı ile Tophane iskelesine çıkıp, yere serilmiş değerli kumaşların üzerinde at sırtında ilerleyerek yapmıştır. Camii’nin açılışında Sultan II.Mahmud topçu birliklerini selamlar fakat birkaç ay sonra kaldıracağı yeniçerileri selamlamaz. Camii’ye Yeniçeri ocağının kaldırılmasına istinaden Nusret (zafer) ismi verilmiştir. Ayrıca Camii’nin açılışı nedeniyle ön yüzünde tuğra ve ay içinde Nişan-ı İftihar, arka yüzünde ise Camii Nusret ve 1247 yazısı bulunan madalya yaptırılmıştır.

Açılış törenine deniz yolu ile gelen Sultan II.Mahmud, Camii’nin kubbesinin minarelerin mahyalarını örttüğünü fark etmiş ve bunun üzerine minareler alt şerefelerine kadar yıkılıp, üst şerefeler daha yükseğe alınacak şekilde tekrardan yapılmıştır.Yüksek bir kaide üzerine 15,5m x 15,5m kare plan ölçülerinde inşa edilmiş olan barok üsluptaki camiye, yine barok tarzda yapılmış 4m yüksekliğinde görkemli bir kapıdan girilmektedir. Camii’nin 33m yüksekliğinde ve 15m çapında pandantifli ve 20 pencereli tek bir kubbesi bulunmaktadır. Mihrap, diğer mimari öğelere göre sadedir. Camii, Osmanlı klasik mimarisinin dört sıralı penceresine sahip olup, mermer duvar kaplamaları ikinci sıra pencerelere kadar uzanır. Doğu ve batı yakasında Hünkar Kasrı’na dış yan revaklardan ve son cemaat bölümünden girişler olduğu gibi Sultan’ın girişi ise denize bakan

güney cephesindendir. Hünkar mahfilindeki kafes pirinç dökme ve altın yaldızlı, duvarları ise renkli bitki motifleri ile süslenmiştir. Hünkar mahfilinin kemerli kapısında ve Camii’nin içini çepeçevre çevreleyecek şekilde Amme suresi yazılıdır. Çok zengin bir süslemeye sahip olan caminin, yazılar dışındaki süslemeleri Türk motifinin dışında Avrupa barok ve ampir tarzlarının bir karışımı olarak uygulanmıştır.Camii, ikişer şerefeli, yüzeyi yivli çok ince iki minareye sahiptir. Camii’nin sol yanında, 10 sütun üzerine oturan kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır. Avlusunda muvakkithane ve sebili bulunan camiye, Camii’nin mimarisine uygun olacak bir biçimde 1901 yılında Sultan I.Abdülhamid tarafından İtalyan bir mimara bir çeşme yaptırılmış fakat çeşme 1956 yılında Maçka’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nin karşısına taşınmıştır.Camii’nin etrafını ilk yapıldığında pencereli, yüksek bir avlu duvarı çevrelemekte ve avluya büyük kapılardan geçilmektedir. Sultan Abdülaziz döneminde yapılan yol çalışması sırasında kapılar şimdiki yerlerine kaldırılmış ve avlu duvarları yıktırılıp, üzerinde dökme demir parmaklıkların olduğu alçak bir duvar yapılır fakat 1956’da bu duvarlar da kaldırılıp, demir parmaklıklar Sultan Mahmud türbesine takılır.1955 – 1958 yılları arasında kapsamlı tamirat gören Camii’nin, 1956 yılında yapılan yol çalışması sebebiyle yolun karşısında kalan sebil ve muvakkithanesi sökülerek Camii’nin yanında taşınmıştır. 1960’da ise minarelerden birinin petek kısmının tehlikeli bir şekilde eğrilmesi üzerine yıkılarak tekrardan inşa edilmiştir. Camii, 1980 – 1982 yılları arasında ve 1992’de kısmen restore edilmiştir.Osmanlı’nın son dönemindeki eserlere mimarlık yapan Balyan ailesinin ilk kuşak mimarı Krikor Amira Balyan’ın eseri olan Nusretiye Camii, İstanbul Tophane’de Meclis-i Mebusan Caddesi üzerinde görülmesi gereken, İstanbul’un boğaz kenarında, eşsiz Camii’lerinden biridir.

Comments


© 2016 By Ömer ŞANAL. Proudly created with Wix.com

  • Facebook Basic Black
  • Twitter Basic Black
  • Instagram Basic Black
  • Black Google+ Icon
  • Black LinkedIn Icon
  • Black Pinterest Icon
  • Black Flickr Icon
  • Black Tumblr Icon
bottom of page